Anarşizm toplumsal otoritenin ve hiyerarşinin her yönünü reddeden bir ideolojidir. “Bir insanın diğerine hükmetmesini savunan her sistem zulüm olasılığı barındırır.” Anarşi bu yüzden insanların birbirlerini yönetemeyecekleri düşüncesini ortaya atar. “Devletlerin doğası gereği, onların altında yaşayan insanlar baskı altında tutulur”. Buna karşı gelmenin bir yolu anarşist felsefeye başvurmaktır. Anarşizm tarihin gördüğü en asi ve en uçta yer alan düşünce olagelmiştir. Ve günümüz itibariyle yerine daha ilerici olanı getirilememiştir ve muhtemelen de getirilemeyecektir.
70’lerde yaygınlaşan stadyum konserleri arena rock diye bir tarzın ortaya çıkmasını sağlamıştı evet bu gruplar milyonlarca kişiye çalıyorlardı ve müziklerini geniş kitlelere sunabildiler ama bu yaptıkları gitgide samimiyetin ve konserlerdeki iletişimin ölmesine yol açtı. İşte Punk rock 1970’lerde rock müziğin gitgide sıkıcı bir hal almasına karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştı ve kökeni dadaizme dayanıyordu. 20 yüzyılın başlarında ortaya çıkan dada hareketi o dönemin mevcut sanat anlayışına karşı geliyordu. Provokatif sanat, var olan sanatsal değerlerin kökten reddedilmesini gerektiriyordu.
Anarko punk tanımı itibariyle anarşist punk gruplarını, geniş anlamda d-beat, crust, hardcore punk, vs gibi müzikal türleri kapsasa da buradaki asıl konu anarko punk müziğin çıkışı ve etkileridir. Anarşist ve punk olup da anarko punk tanımının altına giremeyecek yüzlerce grup olduğundan dolayı onları bu yazının dışında bıraktık ve sadece olayın çıkış noktası olan Britanya’ya değindik.
Abuk sabuk Sex Pistols patlamasının ardından, punk rock’ın, yaralarını sarıp, müzik endüstrisine düzenleyeceği sonraki saldırıyı planlayacağı yer altının derinliklerinden başka gidecek bir yeri kalmamıştı. Sex Pistols statükoyu içerden rahatsız etmeyi denemişti ama sonunda kendilerinin parodileri oluvermiştiler. Sonraki dalga punk daha sert ve daha hızlıydı, bir sonraki garanti satışın peşinde olan büyük şirket parazitleriyle flört etmeye çok daha az istekliydi ve gözü açılmış ve umudunu yitirmiş Britanya gençliğine uzlaşmadan uzak politik bir mücadele çağrısı sunuyordu.
Anarko punk hareketi Britanya’da 1970’lerde ortaya çıkmış olan bir harekettir. Britanya’da anarşizme duyulan ilgi punk rock’ın doğuşuna ve Sex Pistols’ın grafik tasarımcısı olan Jamie Reid’le Sex Pistols grubunun ilk single’ı olan ‘’Anarchy in the UK’’(1976)ye dayansa da büyük ihtimalle ciddi bir şekilde anarşist görüşleri benimseyen ilk grup Crass idi.
The Sex Pistols “Anarchy in The UK” parçası ile kışkırtıcı bir çıkış yapmıştı, yaşadıkları ülkede geleceğin olmadığından bahsediyorlar ve kaos istediklerini dile getiriyorlardı. Anarşi hakkında söyleyecekleri bundan ileri gidemedi, çünkü konu hakkında bilgileri bundan fazla sayılmazdı. Ama punklar bundan kısmen etkilendiler çünkü yeni gelen bu asi müzik daha öncekilere pek benzemiyordu.
Punk rock’taki anarşi artık ‘’kaostan gelen para’’ anlamına değil, ‘’özgürlük, barış ve birlik’’ anlamına geliyordu. Anarşizmi politik bir ideoloji olarak kabul edip bunu liriklerine ve hayat tarzına uyarlayan Crass anarşist punkı popülerleştirdi ve bunun diğerleri arasında yayılmasına öncülük etti. 1977’de Essex’te kurulan grup kökten bağlı olduğu DIY (Do It Yourself – Kendin Yap) etiği ve anarko-punk tarzının konularını teşkil eden hayvan hakları, çevrecilik, cinsiyetçilik karşıtlığı, anti-militarizm, homofobi karşıtlığı, devlet karşıtlığı, ırkçılık karşıtlığı, milliyetçilik karşıtlığı, savaş karşıtlığı gibi tavırları müziklerine yedirerek bunları hayat tarzları haline getirdiler. Kullandıkları grafikler, lirikler, albüm sanatları onların art-punk tarzının bir habercisi ve temsilcisi olarak görülmelerini sağladı. Crass grubu aynı zamanda savaş karışıtı ve benzeri mesajlarını sprey boya ve stenciller kullanarak da iletiyordu. O zamanlarda sadece kitaplarda görülen anarşizmin sembolü çember A’yı hazırladıkları pankartlarda da kullanmaya başlamışlardı. Şimdi bu sembole dünyanın her yerinde rastlayabiliyoruz. Crass, The Sex Pistols’ın bahsettiği anarşinin içi boş bir isyan olduğunu düşünüyordu. Devrimci bir müzik yaptığını iddia eden The Clash topluluğu da onlara göre sahteydi. Crass onların majör bir plak şirketiyle anlaşmaları olmasını iki yüzlülük olarak değerlendiriyordu. Bu DIY etiğine hiç uymuyordu ve dedikleri gibi devrim için değil, PARA içindi.
Bir çok anarko-punk kendilerinin DIY etiğine bağlılığını zikretmekten zevk duyar. Öncülleri Crass gibi kendi plak şirketini kurup, konserlerini düzenlemek kapitalist sistemin bir parçası olmamak için tek çıkar yol olarak görülür. Crass Records grup üyeleri tarafından kurulmuş bağımsız bir plak şirketidir ve İngiltere’den nice anarşist topluluğun müziklerini kaydedebilmesine yardımcı olmuştur. Yine Crass tayfası çıkışlı olan Corpus Christi Records adlı bir şirket daha mevcuttur. Anarko punkların ünlü bir sloganı olan ‘’DIY not EMI’’, büyük plak şirketinin bilinçli reddi iken aslında bütün büyük şirketlere karşıtlığı temsil eder. Fotokopi fanzinler ve çekme kasetler de D.I.Y ve anarko punk hareketinin önemli parçalarındandır.
Crass topluluğu punk kültürüne gönül vermiş kişilerin giyinişini de etkilemiştir. Punk’ın Birleşik Krallık’ta yükselişte olduğu dönemde punkların, bondaj kıyafet alışverişine büyük ilgileri vardı ve spikelı, renkli saçları vardı. Kendini beğenmiş moda düşkünü punklara karşı tepki olarak Crass ise tamamen siyahlara bürünmüş bir halde peydahlandı. Siyah ceket, ordu botları ve pantolonları giyiyorlardı..
1980 yılında İngiltere’de kurulmuş olan Flux Of Pink Indians, Crass Records’tan çıkan debut EP’leri ‘’Neu Smell’’de klasik anarko punk temalarının yanı sıra o dönemdeki gruplarda pek rastlanmayan kara mizaha da değinmişti. Aynı zamanda grup elemanlarının 1981 yılında kurduğu Spiderleg Records adlı anarşist plak şirketi vardı.
Flux Of Pink Indians elemanlarının firması olan Spiderleg Records'dan çıkan ‘’In Darkness There is No Choice’’ adlı ilk albümüyle Antisect de aktif olduğu kısa süre içerisinde önemli bir isme sahiptir. Amebix'le birlikte crust punk'ın tohumlarını atan Antisect, ingiltere’de ev işgalciliğini yaygınlaştıran ve bir çok konserini yine işgal evlerinde veren bir gruptur.
1981’de Eltham-İngiltere’de kurulan Conflict’in ilgilendiği konuların başında hayvan hakları geliyordu. Öyle ki, 1983 yılında çıkardıkları ‘’To a nation of animal lovers’’ kaydı tamamen hayvan hakları konularını ele alıyordu. Class War organizasyonunu da destekleyen grubun aynı zamanda kendi kurduğu Mortarhate Records’tan Conflict, Icons Of Filth, Lost Cherrees, The Apostles, Hagar The Womb, Exitstance, Stalag 17, Admit You’re Shit, Potential Threat vs. grupların müzikleri basılmıştır. 1998 yılında Mortarhate Records’tan çıkmış olan hayvan hakları toplaması ‘’This is the A.L.F.’’ 80’lerin anarko punk gruplardan Exit-Stance, Apostles, Icons Of Filth, Poison Girls, Potential Threat, Conflict, Lost Cherrees ve Liberty gruplarını bulunduruyordu.
1976’da Brighton’da kurulmuş olan İngiliz topluluk Poison Girls feminist şarkı sözleriyle anarko-punka değişik bir yön verirken Riot GrrrL akımına da öncül oluyordu.
1977’de ingiltere’de kurulan Zounds başlangıçta kaset kültürü hareketinin bir parçasıydı ve materyallerini Fuck Off Records kaset şirketinden çıkarıyordu. Kendileri aynı zamanda DIY festival sahnesi ve squat işlerinin içindeydi.
1980 yılında İngiltere’de kurulan Subhumans’ın (vokalistleri Dick’ in akıl dolu sözlerine dikkat) 1983 yılında çıkan ilk albümleri ‘’The day the country died’’ 2006 yılında çıkan ‘’The day the country died – a history of anarcho punk 1980 to 1984’’ adlı anarko punk kitabına da isim olarak ilham vermiştir. Ayrıca 1980 yılında grubun kendi kurduğu Bluurg Records adlı bir plak şirketi bulunmaktadır.
1980 yılında Belfast'ta (Kuzey İrlanda) üç farklı punk grubunun köklerinden doğan Stalag 17 ilk demosunu kaydettikten sonra Belfast Anarchy Centre'da Crass, Poison Girls gibi gruplarla konserler verdi. 80lerin başında National Front'tan gelen saldırılar grubu bir süre sekteye uğrattı. Grup elemanları belfast'lı anarşist kitap dükkanı "Just Books"la işbirliği yapmaya başladılar ve Conflict, The Subhumans ve DIRT'le belfast'ı turlayarak burada bir anarşist punk ortamının oluşmasına önayak oldular.
Yine Belfastlı bir grup olan Toxic Waste, 1982 yılında Crass’in Belfast Anarchy Center’daki konserinin verdiği ilhamla kurulmuştur.
Hagar The Womb 1980 yılında Wapping Anarchy Centre’nin tuvaletlerinde, yeni ufuklar açan Crass ve Poison Girls anarko punk gruplarının çabalarıyla kurulmuştu. Erkek egemen olarak gördükleri harekete bir kız sesi ekleme çabasıyla başlangıçta tamamen kızlardan oluşuyordu.
1979'da Cardiff, Galler'de ilk olarak Mock Death adıyla kurulmuş olan Icons Of Filth grubu müzikleri kadar kapak tasarımlarıyla da tanınıyorlardı. Squel tarafından yapılan tasarımlar epey karmaşıktı ve koyu tonlar bulunduruyordu, aynı kişi tarafından icat edilen ''üstünkörü'' kaligrafi de o zamandan beri birçok grup ve artist tarafından kullanılmaktadır. 1983'te çıkardıkları ''Onward christian soldiers'' güçlü hayvan hakları teması işlemekteydi.
Rudimentary Peni kıyamet, yas gibi öğeleri punk müzikte kullanan ilk gruplardan biridir. Grubun vokalcisi Nick Blinko kendisini "tamamen siyah giyinen, romantizmin karanlık, gotik kısmında bulunan birisi", grubu da "gotik" olarak tanımlar. Sözleri üzerinde kısa bir göz gezdirmeden sonra sözlerin daha çok "tabutlar, cesetler, intihar eğilimleri, cenaze arabaları ve genel olarak ölüm" üzerine olduğu görülür. Politik sözleri de olan grup bunun sebebi olarak basçı Grant'in gençlik heyecanı ve ortama yaranma isteğinden dolayı olduğunu söyler. Bu politik sözler de Nick tarafından yazılmamış ve "vejetaryen bile olmayan" davulcu Jon tarafından da desteklenmemiştir. Rudimentary Peni'nin büyük bir anarşist grup olduğu düşüncelerinin tamamı unutulup gömülmelidir. "Nick Blinko'nun The Primal Screamer kitabından alıntıdır." 1980’de İngiltere’de kurulmuştur.
1981 yılında İskoçya’da kurulan Oi Polloi punklar ve dazlaklar arasındaki birliği vurgulayan punklar ve dazlaklar tarafından kurulmuştur. ''No compromise in defence of our earth'' (Yeryüzümüzün savunulması adına uzlaşma yok) ilkesini kullanan grup Earth First! destekleyicisidir. Son zamanlarda İskoçça şarkılar da söylemeye başlayan ve İskoçça’yı günlük konuşmalarında da kullanan grup, İskoçça’nın ve diğer tehlike altında bulunan dillerin sürekliliklerinin sağlanmasını hayatın biyokültürel çeşitliliği açısından önemli bulmaktadır.
1980’de İngiltere’de kurulan Dirt, adını insanların punklara davranış şekillerinin sonucu olarak almıştı. Konser verecek mekan bulma zorluğu çeken grup bir keresinde bir kiliseyi ‘’düğün vaadiyle kandırıp’’ konser vermek için kiralamıştır.
1981’de Barnet, İngiltere’de kurulan Omega Tribe, 1983 yılında Corpus Christi Recors’tan çıkan ‘’No love lost’’ LP’leriyle birçok anarko punkın gönlünü kazanırken, anarko punk tarihindeki yerlerini de sağlamlaştırmıştı.
87'den 90'a kadar kısa bir süre içinde aktif kalmış ingiliz Doom da unutulmaması gereken bir isim. John Peel'in de favori gruplarından biri olan Doom anarko punk'a daha metalik ve sert öğeler katarak crust punk'ın da oluşmasında önemli bir isimdir. Police Bastard 7"inin kapağı, belki de o döneme kadar yapılmış olan polis karşıtı görseller içerisinde en çarpıcı olanıdır.
Genel olarak baktığımızda punkların çoğu anarşizme inandıklarını dile getirirler. Bunun nedeni yazının başında da açıklanmaya çalışıldığı gibi punk ve anarşinin birbirleri için uyumlu olmalarıdır. Kışkırtıcı bir tarzla eleştirilerini dile getirmek için ortaya çıkmış bir müzik tarzı olan punk,en asi olan anarşizm ile istem dışı bir bağlantıya sahiptir. Ve yine genel olarak anarko punk’ta iletilmek istenen mesaj müzikal yeteneklerden daha fazla önem taşır.
Conflict, Crass gibi anarko-punk grupları savaş karşıtı söylemlerini hep önde tutmuşlardır. Kapitalist düzen onlar için savaştan kar sağlayarak ayakta kalmaya çalışan bir ahlaksızlıklar silsilesidir.
Polis karşıtlığı anarşist punklar (anarşist olmayanlar arasında da yaygın olduğu su götürmez bir gerçek) arasında çok yaygındır. Bir çok grubun şarkı sözleri polislere duyulan nefreti yansıtır.
Yöntemlerinde çeşitlilik gözlense de evrensel olarak anarko punklar direkt-eyleme inanırlar. Birçok anarko punk (Crass gibi) pasifist olup, sabotaj, ev işgalciliği, çalışmayı reddetme, grafiti, boykot, ekotaj, barışçıl protestolar, artık yiyecek toplama, sivil itaatsizlik ve benzeri yöntemleri kullanırken bazı anarko punklara göre de (Conflict gibi) şiddet ve mülkiyete zarar vermek hedeflere ulaşmanın kabul edilebilir yöntemleridir. Bunlar; isyanlar, saldırılar, ALF( Animal Liberation Front-Hayvan Kurtuluş Cephesi) – ELF (Earth Liberation Front-Yeryüzü Kurtuluş Cephesi) tarzı eylemler ve benzerleri olurken, aşırı durumlarda bombalamalara da rastlanabilir. Anarko punklar arasında, malum nedenlerden dolayı ‘’straight edge’’ olan birçok kişiye rastlamak da mümkündür.
Dönemden ismini anmamız gereken diğer bazı Britanyalı anarko-punk grupları şunlardır; 1980’de ‘’euthanasia’’ (ötenazi) kelimesi üzerinde oynanarak kurulan Youth In Asia, her ikisi de 1979 yılında kurulmuş olan Riot/Clone ve The Mob, Political Asylum, The A-Heads, Kulturkampf, Decadent Few, Null & Void, Faction, Kronstadt Uprising, The System…
kaynak: www.noizine.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder